19 Şubat 2012 Pazar

hello, is this heaven calling?
 hello, is somebody there? 
"
Şu sıralar, ruhumu besleyen yegane şey olan müziğe, hiç zaman ayıramıyorum.. Bundan ve bunu doğuran nedenlerden nefret ediyorum.. Elimden bir şey gelmiyor, bu da başka bir acınası nokta..
En azından dinleyebiliyorum, dinleyemediğimde mırıldanabiliyorum, mırıldanmadığımda kafamın içerisinde sürekli bir melodi, müzik dolaşıyor..
Biri bana, "bu senin lanetin" demişti ki,
ben ona sadece "defol git" demek istemiştim..
Her neyse...
Bazı müzikler var ki, onların karşımızda gözle görülebilir bir varlık oluşturduğunu, sonrasında o bulanıklık ile ellerini göğsümüze doğru uzatıp, ruhumuzu çaldığını görebiliyoruz / görebiliyorum...
Nasıl yaptıklarını anlayamıyor ve anlamlandıramıyorum.. Ama görebiliyorum, soyut bir halden çıkıp müziğin somut halde ruhuma dadandığını yaşayabiliyorum.. Bu bir sorun değil.. bir bahşedilmişlik benim için..
Şu dakika bile, kulaklarımda yankılanıp ruhumu göklere çıkartıyor, karanlığın sokaklarında gezdiriyor, gizemin çarpıcı nefesini hissedebilmemi sağlıyor..
Şu dakika,
Alphaville - Victory of Love çınlıyor kulaklarımda..
Zamanının çok ötesinde olması bir yana, hangi zamanda yankılanırsa yankılansın, uzayın boşluğuna fırlatıveriyor insanı, gözlerini kapattığında..
Şarkıda da geçiyor ya,
"she's closing her eyes, then she takes me away" aynen öyle işte...
Herneyse, zaten ben de
waiting for a change in the weather
               i'm waiting for a shift in the air "

Ben, kendimi bekliyorum.. Kimse, beni beklemiyor ve ben, kendimden başka kimseyi bekleyemiyorum..
Yalnızca, biraz hava değişikliği bekliyorum..
Şu çimenlerle ilgili takıntımdan bahsetmiş miydim?
Bahsetmek istemiyorum...

counting...
 I count every second "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder