"hayatımız boyunca bizi bunaltan insanlara ''bi siktir git!'' diyemediğimiz için psikolojimiz bozuldu, ruh hastası olduk çıktık"
Haddinden fazla doğru...
....
Bazen, sadece "birini" özlemiyorsun.. Geçirdiğin koca bir yılı özlüyorsun mesela.. Ya da "yılları". Ya da "günleri".. Ya da, sadece o konserde geçirdiğin "saatleri" özleyebiliyorsun... Aslında hepsini gömüyorsun farklı yerlere.. Bir tanesini, bir semte gömüyorsun. Bir tanesini, babana, bir tanesini o pastanenin en kuytu köşesine gömüyorsun, farketmesinler diye.. Bir tanesini küçükken en yakın arkadaşın olan o kıza gömüyorsun, gidip bulamayacaksın muhtemelen, biraz ümidi kesiyorsun ondan... Bir tanesini ise, bir adama gömüyorsun. "Şimdi gitti ama, tekrar gelecektir, biliyorum.." diyorsun. Gerçekten çok inanırsam olur diye düşünüp, çok inanıyorsun, o kadar çok inanıyorsun ki o telefon bir gün çalacak, o kapıdan bir gün içeri girecek, o mesaj bir gün gelecek, çok iyi biliyorsun...
O kadar inanıyorsun ki..
O gün geliyor..
Dudaklarında özlemle, gözlerinde ışıltı ile geliyor o gün.. "Ben neden ağlıyorum şimdi?" diye düşünüyorsun saçma sapan.. Neden ağlıyorsun? Öyle ya, mutluluktan ağlamayı sadece türk filmlerinden biliyordun, daha önce başına gelmemişti hiç...
Hem ağlayıp hem gülerek saatlerce konuşup, günlerce arıyorsun. Hayaller kurup, birlikte şarkılar söylüyorsun.. Arada kilometreler var ama zor değil diyorsun hiçbir şey, "sayılı gün" çabuk geçer biliyorsun...
Sonra o gün geliyor. Çocukluğunu, masumluğunu, "kız"lığını, narinliğini kalbine gömdüğün o adam beliriveriyor karşında.. Yine o kalbi istiyorsun, hem o adama, hem sakladıklarına kavuşabilmek istiyorsun, hepsinden önce bir an önce atlayıp sarılmak istiyorsun boynuna..
Sarılıyorsun, duruyorsun, bakıyorsun, konuşuyorsun, dinliyorsun, konuşuyorsun...
Yolunda gitmeyen bir şeyler var...
Sakladığın hiçbir şeyin yerinde olmadığını, orada olmadığını görüyorsun..
Sana sarılıp uyumak en büyük mutluluğu olan o adamın çoktan çekip gitmiş olduğunu görüyorsun.. Çocukluğunu, masumluğunu, narinliğini öldürmüş, onlara ihtiyacı kalmamış, gözünü kırpmadan hepsini paramparça etmiş, farkına varıyorsun...
Tek ihtiyacı olan, iki bacağının arası olmuş, şevkatten, düşünceden uzak ağzından etrafa saçtığı kelimeleri izliyorsun yalnızca..
Gerisi...
Büyük bir boşluk...
Kocaman bir karanlık...
Durmaksızın kaçma, koşma isteği...
Kaçıyorsun, gözyaşlarını saklayarak uzaklaşıyorsun, istemiyorsun, tiksiniyorsun, itiyorsun, tahammül edemiyorsun...
"Bu muymuş yani?"... diye soruyorsun ama kime?
"Bu muymuş siktiğimin büyümesi, olgunlaşması?"
Belki bir gün yeniden büyütürüm o çocuğu diye, tohumlar ekiyorsun kalbine.. Herkes sana nasıl bu kadar kötü olabildiğini sorarken "beyninizi sikeyim sizin" diye düşünüyorsun sadece "anlatsam anlayacak mısınız?"...
Anlamayacaksınız...
Zaten dinlemeyeceksiniz..
Umursamayacaksınız...
çocuklukta yaşanılan her şey böyle işte. bazen aklına 1 hafta önceden uyumamaya başladığın bayramlar, bayramda eline verilen ilk parayla gidip aldığın o sürpriz yumurtanın içinden çıkan oyuncağı gördüğün zamanki mutluluğunu hatırlıyosun. biliyorsun ki bir daha o mutluluğu ne yaparsan yap yaşayamayacaksın. ve anlıyosun ki hiçbir şey o sürpriz yumurtadan çıkan oyuncak kadar sahici değil...
YanıtlaSilyine çok güzel yazmışsın ellerine sağlık...
En kötüsü, o küçük anları yaşatabilirim sanıyorsun biraz yardımla. Kim yaşatmak istemez ki? Bunun için birine güvenmek yeter sadece diye düşünüyorsun fakat.. O biri, birden bire, herşeyin içine ediyor. Uzun lafın "kaba"sı, çocukluğumuza köprü olarak gördüğümüz insanlar, o köprüyü hiç acımadan sikip atabiliyor.
YanıtlaSilTeşekkür mü edilir ki, keşke yazamasaydım..
keşke ya(ş-z)amasaydın bunları, ama yaşadığında yazıldığın, hatırlattığın hissettirdiğin, unutmamı engellediğin şeyler için teşekkür ederim.
YanıtlaSilbazen karanlığın en yoğun olduğu zaman, aydınlığın en yakın olduğu zamandır sözü aklıma takılıyor. belki seninki de karanlığın son safhasıdır?
Kaçıp kurtulmaya çalıştığım kendi gölgem ise ve yalnız gecenin karanlığında kurtulabiliyorsam o gölgeden, karanlığın son safhası gelir mi dersin? Yoksa sadece bir kısır döngü mü?..
YanıtlaSilgölgeyle yüzleşmek bu kadar zor mu peki?
YanıtlaSilYüzleşmek? Ben sürekli onunla birlikteyim, başka çarem yok.
YanıtlaSilbayağı karamsarız zannedersem. bu nedenle de antidepresanları avuç avuç yutuyorum...
YanıtlaSilYutmamak lazım işte.. Seni senden uzaklaştırmaktan başka ne işe yarıyor ki? Bilemiyorum, tercih meselesi işte..
YanıtlaSilmaalesef tercih meselesi değil... kimse antidepresan içmeyi tercih etmez herhalde. benimki zorunluluk... düşüncelerime hakim olamıyorum. daha da kötüsü düşündüklerim bana hakim oluyor. kendi hayatımı kontrol etmekten uzaklaşıyorum günbegün. ama şimdi daha iyiyim, özellikle antidepresanlardan sonra.
YanıtlaSilbilmiyorum, belki senin kadar iyi arkadaş olamadığım için, senin kadar iyi oynayamadığım için kelimelerle, senin kadar iyi yazamdığım için yutuyorum o antidepresanları...
Karşımda ayna var sanki..
YanıtlaSilBilemiyorum bu tedaviye ne kadar süredir devam ediyorsun ama sonunda o ilaçlara yalvaracak derecede bağımlı hale geliyorsun, bedenini ve beynini ele geçirdiklerini hissediyorsun, bazen rüyalarına giriyor.. Yatışmaya çalışıp beyninle savaş veriyorsun kendini kontrol edebileceğine dair ama olmuyor.. İpleri ele geçirip, zincirliyorlar ruhunu adeta..
"Tüm gün uyu" diyorlar.. "Şimdi yemek ye" diyorlar, "şimdi kus" diyorlar. Sen bağırıp sinirlenmek istiyorsun o "sakin ol" diyor. Ağlamak istiyorsun engelliyor, gülmek istiyorsun, gözlerinden yaşlar akıyor...
Neyse.. İyi'sin ya, böyle devam eder umarım..
bağımlı olanlardan olmam umarım...
YanıtlaSilkarşımda ayna var sanki dedin ve beni korkuttun şu an...
Yerinde olsam ben de korkardım..
YanıtlaSilBunun üzerine uzun uzadıya konuşuruz. "İlaçlara ihtiyacımız yok" başlıklı bir nutuk atmak istemiyorum. Zaten uyku çekiştiriyor paçamdan. Sen yine de birazcık düşün bunları. Çok değil ama, en fazla 5 dakika..
korkmamın sebebi, beni kendine benzettiğinin anlamına gelmesi, ve önceki yazılardan biliyorum ki kendine benzeyen insanlardan hoşlanmıyorsun iksdeiksde.
YanıtlaSilbu arada benim de uykum gelmeye başladı, yazını tekrar çok beğendiğimi söyleyerek bitiriyor ve iyi geceler diliyorum...
Güldüm! *gülücükgülücük*
YanıtlaSilBu tamamen farklı..
Geceye sarılma vakti, günün en güzel dilimi.. İyi geceler..