1 Eylül 2012 Cumartesi

vahşi bir ölümü takip ediyor, nefes almadığını fark etmeden adeta, yürüyor usul usul..
karanlık korkutmuyor, içine çekiyor sanki..
bir ölümün peşi sıra, koşar adımlarla, duraksayarak yürüyor..
üzerine basmıyor yerdeki kızıllıkların..
sürüklenmiş belli ki... 
belki de sürükleniyor hâlâ?..

bir ölümü takip ediyor, bir umut..
belki alır beni de... 
hep tutunacak eller arayan o el,
bir ölümün peşi sıra sürükleniyor...

parmaklarından çalmışlar,
derisini kurutmuşlar,
kızıl acılar bahşetmişler ona,
uzandığı eller...
ne ummuş, kim bilir..
belli ki sürükleniyor şimdi... 
hâlâ umutlu...

ölümün sesi tatlı mı dersin?
nefesi sıcak mı?
ölüm, öyle bir çığlık mı?
arından gelen çığlıklar gibi,
acı mı gerçekten öyle?...

ardından her şey kıpkızıl...
ardından,
tahammül yitik.. 
suçluluklarımı yıkayıp gözyaşlarımla,
temizleyemiyorum..
ellerimden kayıp giderken,
o küçük çığlığınla,
acıyor canım...
çok acıyor...
zihin, bir boşluk.. 

seninle ölmeye gelmek istiyorum,
kısa bir yürüyüşe çıkalım,
diyorum..
belki bu sefer korkuyorum...

uzattığım el,
sürüklüyor saçlarımdan,
bileklerim kıpkızıl,
güneş doğmazsa,
öleceğim..

bir damla umut düşüyor gözlerimden,
yankılanıyor boşluğun duvarlarında,
sonunda titreyerek bırakıyor kendini kirli yastığının üzerine.
artık işi bitti seninle...