kafamı kaldırmaya mecalim yok gibi..
kafamı kaldırmadan yazıyorum
yanlışlarımı asla umursamadım..
onları sürekli tekrar etmemden anlıyorum bunu..
klavyenin her tuşunu ezbere biliyorum..
kafamı kaldırmaya ihtiyacım yok.. olmuyor..
hata yaparsam, aynı hatayı ikinci kere tekrar edeceğimi de biliyorum..
bu yüzden onu önemsememe gerek yok...
zamanım bolmuş gibi, onu kaybedip duruyorum..
ne yazmaya gelmiştim ben buraya?...
ah, evet.
saçma gidişini,
saçma dönüşünü
ve her hamlende bir öncekinden daha fazla sıçtığın ağzımı..
sanırım, bunları yazacaktım..
kırık kalpler çarpmıyormuş, haberin var mı?..
tamir olmuyorlarmış,
ve bir daha geri gelmiyorlarmış...
halbuki,
o zarfı açıp okurken parmaklarından düşenleri,
sesinin tınısı kulaklarımda yürürken,
gülümserken,
kalbim allegro bir esere eşlik ediyor gibiydi adeta...
sen her şeyi mahvettikten sonra,
ayağa kalkıp ne yapmalıyım, bilemiyorum..
bu sefer, gerçekten
bilemiyorum..
çünkü biraz yorgunum,
ondan da fazlası, durgunum...
geleceğini biliyordum,
bu en kötüsüydü...
bazen bilmek,
evet en kötüsüdür..
hep bilmek isteriz ya?
ben her dilek hakkımda, seni diledim...
inanmak istememecesine içten bir şekilde inanarak,
her üflediğim mumda,
her kapattığım falda,
her yıldız kaydığında,
yanağıma düşen her kirpikte,
ben salak bir çocuğa dönüştüm..
senin sesini bir kez daha duyabilmeyi diledim...
çocuklar çabuk sıkılıyor,
çabuk vazgeçiyordu..
gözden kaçırdığım önemli bir detaydı sanırım...
yine de,
bilemiyorum...
ben aynı hatayı tekrar tekrar tekrarlamadan önce,
bi' siktir olup gitsen keşke...
Bu gece kanatlandı ilk melek.
YanıtlaSilTaze pişmiş iyilik kokusu yayıldı her yere.
Midem bulandı.
Tiksindim ölesiye.
geri geri sararken bir 45 liği katilin parmak izleri kaldı üzerinde.
Ben az evvel geleceğe tükürdüm.
Sıvı transferinden uzak bir nesil için ıslak bir mikrobum şimdi.
İçimde geçmişin unutulmuş bakterileri.
Oturup bir dize yazsam.
100 yıl sonrasına postalasam;
İntihar
Bio hecesel bir silah olurdu.