17 Haziran 2012 Pazar

sen hangi hissi seviyorsun? diye sordu, mutsuz'luğu seven adam...
hepsini.. diye cevaplayıverdim.. onunla konuşurken asla "sanırım" demek istemiyordum.. "bilmiyorum" dememeye dikkat ediyordum... kendinden emin bir kedi gibi dik durmak istiyordum karşısında...
hiç "bilmiyorum" demiyorsun, ben çok diyorum sanırım.. herkesi kendim gibi sanıyorum şu sıralar... deyiverdi, aklımdan geçenleri okumuş gibi.. belki de okuyabiliyordu. keşke okuyabilseydi...
her şeyi bir bir anlatabilseydim ona keşke..
denizin üzerinde bulundurduğu bir sandalı olsa,
dört tarafı denizle çevrili bir kara parçasına atsaydık kendimizi keşke...
ben dünyanın gerçekliğinden uzak peri masallarına dalmışken,
bir şarkı söyler misin? cümlesiyle kendime geldim.. gözlerinin içinde kendimi görebilsem, inan söyleyemezdim...
bir, iki, üç... öylece akıp gittiler dudaklarımdan...
biliyor musun, adamın birine yalvarıyorum, ona şarkı söyleyebilmek için... diyesim geliyor.. diyemiyorum..
sesimi duymak istemesi için kendimi parçalayasım geliyor... diye anlatmak istiyorum, anlatamıyorum...
uyanınca aklına düşebilmek için kilometrelerce koşasım geliyor... söyleyemiyorum...
beni bir kere özlesin diye kalbimi ellerinin arasına koymak istiyorum... 
öfkelenmek, delicesine sinirlenmek ona, duvarları yumruklamak istiyorum... yapamıyorum... 
hüngür, hüngür, ağlamak istiyorum sinirimden... ağlayamıyorum...
bunları sana anlatamıyorum...
anlatmam gereken, sen değilsin...
ben de değilim...
bazen, sinirden ağlayasımız gelir ya... bazen, çok sevdiğimiz birine sinirlenip.. hani ağlamak isteriz ya, sinirlenemeyip... işte, ben o hissi sevmiyorum... 
gözlerimin içinde gülümsemesi yankılanıyor... anlıyor belki de...

***

o'na olan zaafımdan, utanıyorum adeta..
kendi kendimi azarlıyorum,
kendi dizlerimi kanatıyorum,
hep salıncaklardan düşüyorum,
bisikletten yuvarlanıyorum...
şekeri alınmış bir çocuk gibi,
zırıl zırıl ağlamak istiyorum...

beklemek dünyanın en büyük işkencesine dönüşüyor...
öfkem bir med cezir gibi kayalara çarpıyor,
büyüdükçe büyüyor zihnimde,
tek bir cümlesiyle ıslak kumlardan geriye çekiliyor...
uysal bir kedi gibi kıvrılıyor koltuğun köşesine...

ben,
utanıyorum...

***

sana sorduğumda "iyiyim" demedin... sanırım sen, herkes gibi değilsin... 
iyi olmak için de, kötü olmak için de bir çok nedenim var, ya da bir tek nedenim bile yok... ama "normal" olmak açıklama gerektirmiyor.. işte ben insanları, böyle seviyorum... 


***


sırf
sen seviyorsun diye, 
kendimi, 
uçurumdan aşağı atamıyorum... 













1 yorum: