9 Ekim 2012 Salı

liar...

son vermek istediğin hayatların başında kendininki mi var Laure?...
nihayetinde, sen de bir insansın ve,
olabildiğince aç gözlü, kendine aşık ve ölüm korkusu ile dolusun,
değil mi Laure?...
kendinden nefret ederken,
diğer taraftan da üzülmemesi için, bir sürü insanı üzmeyi göze alabilirsin,
değil mi Laure?...
üzülmeyi hak ettiğini kendine itiraf edemezken,
köşe bucak kaçıp, saklanmak, seni bu kadar yorarken,
sen kendi benliğinde boğulurken,
uzanacak bir ele muhtaç olduğun gerçeğini bile kabul etmezken,
ölmeyi hak ettiğini düşünmek, nasıl bir his Laure?...
kendine verdiğin sözler bir boka yaramazken,
daha ne kadar harcayabilirsin,
ne kadar bozdurabilirsin ruhunu?
yamalanmış kalbini kim ister artık,
dönüp kim bakar gözlerine Laure?...
hayır, kadehinde biraz olsun bile şarap yok...
fincanında, kahve yok..
istediğin hiçbir şey,
sen, 'sen' olmadan, gelmeyecek sana,
biliyorsun Laure...
yapacak bir şey yok,
yine duracaksın,
ve yine terk edecekler seni bir bir..
yapacak bir şey yok,
hepsinin ardından baktığın gibi bakacaksın,
gözlerinde yağmurlar biriktirip...
yapacak bir şey yok Laure...
yapacak 'çok' şey var...
sen ise, içlerinden sadece yalnızlığı seçtin...
maskeni düşür hadi Laure...
anlat,
hiç anlamayacak olanlara...
neden kağıtların kanıyor,
hadi söyle onlara...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder