sana edecek teşekkürüm yoktu aslında.
yanımda olmadın.
hayalini kurduğun büyük seralı,
domates tarlalı eve inandırıp,
hepsini un ufak yaptın.
hayallerinin içine çekmeye çalıştın beni,
senden önce hep kaçıyorken hayallerden ben..
sürekli konuştun.
aslında hiç hissetmedin.
sana bunlar için teşekkür edecek değilim.
sadece
sağ kolumun altında uyuduğun o gece
uyuduğum en huzurlu uyku
hiç bitmesin istediğim o an,
yaşadığım en huzurlu an.
bunun için teşekkür ederim sana
sadece...
2 Eylül 2013 Pazartesi
9 Ağustos 2013 Cuma
Ne yaparsan yap ama...
belli etme özlediğini..
kendine bile belli etme..
sakın kabullenme,
sakın dile getirme.
'alıştım' de yokluğuna,
'daha iyiyim böyle' de...
onlarca yalan söyle..
yazma onu her bulduğun köşeye,
yazma onu sağa sola...
yazma işte şimdi, dökülmesin parmaklarından...
özlediğini belli etme sakın...
boğazında yumru olsun,
gözlerinde biriksin,
düşmesin sıcak bir damla olup yanaklarına..
ne yaparsan yap,
'özledim' deme...
al beni, ne yaparsan yap...
kendine bile belli etme..
sakın kabullenme,
sakın dile getirme.
'alıştım' de yokluğuna,
'daha iyiyim böyle' de...
onlarca yalan söyle..
yazma onu her bulduğun köşeye,
yazma onu sağa sola...
yazma işte şimdi, dökülmesin parmaklarından...
özlediğini belli etme sakın...
boğazında yumru olsun,
gözlerinde biriksin,
düşmesin sıcak bir damla olup yanaklarına..
ne yaparsan yap,
'özledim' deme...
al beni, ne yaparsan yap...
23 Temmuz 2013 Salı
özledim...
sevişmeden önce müziği seçmeni,
kahvaltıyı hazırlamanı beklemeyi,
sonunda sevdiğim kahveyi yapmanı,
markete girip ikimiz için seçim yapmayı,
hastayken sana çorba yapmayı,
kırmızı ışıkları,
sevdiğin bir yemeği yerkenki halini izlemeyi,
iyi olacağıma beni dahi inandırmanı,
sevgine inandığım günleri,
hepsini çok özledim...
en kötüsü;
sensiz daha iyi olduğumu fark ettiğimden beri
sensiz kötü olacağımı düşündüğüm günleri özledim...
sevişmeden önce müziği seçmeni,
kahvaltıyı hazırlamanı beklemeyi,
sonunda sevdiğim kahveyi yapmanı,
markete girip ikimiz için seçim yapmayı,
hastayken sana çorba yapmayı,
kırmızı ışıkları,
sevdiğin bir yemeği yerkenki halini izlemeyi,
iyi olacağıma beni dahi inandırmanı,
sevgine inandığım günleri,
hepsini çok özledim...
en kötüsü;
sensiz daha iyi olduğumu fark ettiğimden beri
sensiz kötü olacağımı düşündüğüm günleri özledim...
19 Mayıs 2013 Pazar
kitaplıktan eski bir kitap aldım.
eski şeyleri karıştırmayı çok severim, hep sevmişimdir..
hızlıca sayfalarını gezerken arasındaki fotoğrafı fark ettim.
hemen hemen 7 sene öncesi, saçlarım rüzgarla savruluyor, suratımda garip bir gülümseme var..
o gülümsemeyi özlüyorum.
sanki ben hiç o olmadım. sanki o ben değildi.
sanki o günü ben yaşamadım, o saçlar bana ait değil.
yine de kıskandım onu.
ona özendim.
o olmak istedim.
tekrar o olmak...
her şeyi çevirebilmek, o zamana atabilmek kendimi...
ne zaman toparlayabileceğim bu yorgunluktan kendimi,
ne zaman bırakacağım kendi kendime özenmeyi...
ne zaman sevebileceğim tekrar kendimi.
sislerin arkasındaki bir gemiyi beklemek gibi, bu soruların cevabı.
yaklaşıyor mu, uzaklaşıyor mu göremeden...
eski şeyleri karıştırmayı çok severim, hep sevmişimdir..
hızlıca sayfalarını gezerken arasındaki fotoğrafı fark ettim.
hemen hemen 7 sene öncesi, saçlarım rüzgarla savruluyor, suratımda garip bir gülümseme var..
o gülümsemeyi özlüyorum.
sanki ben hiç o olmadım. sanki o ben değildi.
sanki o günü ben yaşamadım, o saçlar bana ait değil.
yine de kıskandım onu.
ona özendim.
o olmak istedim.
tekrar o olmak...
her şeyi çevirebilmek, o zamana atabilmek kendimi...
ne zaman toparlayabileceğim bu yorgunluktan kendimi,
ne zaman bırakacağım kendi kendime özenmeyi...
ne zaman sevebileceğim tekrar kendimi.
sislerin arkasındaki bir gemiyi beklemek gibi, bu soruların cevabı.
yaklaşıyor mu, uzaklaşıyor mu göremeden...
10 Mayıs 2013 Cuma
bir rüya gördüm dün gece.. hiç ağlarken bu kadar mutlu hissetmemiştim. aynı anda hem özlemi, hem kavuşmayı, hem sevmeyi, hem üzülmeyi, hem mutlu olmayı, hiç bir arada yaşamamıştım.
bir rüya gördüm dün gece... karşımda dikiliyordun. seven gözlerle bakıyordun bana. bazen sarılıyordun. sadece benim olduğunu hissediyordum, kurduğun cümlelerin hiç birini duyamıyordum. ama sen benimdin, karşımda öylece dikiliyordun...
onca zamanın birikmiş pişmanlıkları düğümleniyordu boğazıma. yuttuğum kelimeler gözlerimden yaşlar halinde süzülüyordu peş peşe.. sağanak gibi...
içimde tutmak istemiyordum, fazla geliyordu artık hepsi... karşımdaki "sen"den başka bir şey istemediğimi biliyordum...
mutluydum, loştu, gülümsüyordun, ben ağlıyordum...
hiç söyleyemediklerim süzülüyordu sadece dudaklarımdan, gözlerimden, saçlarımdan;
seni seviyorum... seni seviyorum... seni seviyorum...
bir rüya gördüm dün gece... karşımda dikiliyordun. seven gözlerle bakıyordun bana. bazen sarılıyordun. sadece benim olduğunu hissediyordum, kurduğun cümlelerin hiç birini duyamıyordum. ama sen benimdin, karşımda öylece dikiliyordun...
onca zamanın birikmiş pişmanlıkları düğümleniyordu boğazıma. yuttuğum kelimeler gözlerimden yaşlar halinde süzülüyordu peş peşe.. sağanak gibi...
içimde tutmak istemiyordum, fazla geliyordu artık hepsi... karşımdaki "sen"den başka bir şey istemediğimi biliyordum...
mutluydum, loştu, gülümsüyordun, ben ağlıyordum...
hiç söyleyemediklerim süzülüyordu sadece dudaklarımdan, gözlerimden, saçlarımdan;
seni seviyorum... seni seviyorum... seni seviyorum...
2 Mart 2013 Cumartesi
19 Şubat 2013 Salı
babasız büyüyen kızlardanım ben..
kendi şefkatinden kopardığında beni, en son hatırladığım şey boynuna atlayıp getirdiği çikolataya sevindiğimdi.
içeride uyandırmaya korktuğum o dev adamdan artık korkmayacak olmamdı.
o güven veren ellerini tutup yürüyemeyecek, bir köpeğin başını okşayamayacak olmamdı.
bir erkeğin şefkatinden, güveninden çok küçükken koparıldım ben.
elini her tuttuğuma güvenmek istedim.
hepsinin gözlerinde şefkati aradım.
bir türlü aynısını bulamadım...
babasız büyüyen kızlar böyledir adam...
onlara bir tutam şefkat vermen gerekir, her gün belli dozda.
elini tutman gerekir yürürken,
bazen sarılman sıkıca.
o herkesten önce koparılmıştır çünkü en çok sevdiği erkeğin ellerinden.
babasız büyüyen kızlar zordur adam...
üstesinden gelemeyeceksen hiç yaklaşma.
hemen bağlanıverir,
göklere çıkartır seni.
sevmek ister, çok sevilmek ister.
çok küçükken kaybetmiştir,
alelade bir oyuncak gibi değil...
işte bu yüzden korkar kaybetmekten,
başka gözlerden sakınmak ister, yerine koyduğu adam gibi olmayacağını bilmek ister...
babasız büyüyen kızlar hep eksiktir adam...
onların hem babası, hem sevgilisi olman gerekir.
yapamayacaksan hiç yaklaşma...
yapamayacaksan 'bir de sen çıkma' adam...
kendi şefkatinden kopardığında beni, en son hatırladığım şey boynuna atlayıp getirdiği çikolataya sevindiğimdi.
içeride uyandırmaya korktuğum o dev adamdan artık korkmayacak olmamdı.
o güven veren ellerini tutup yürüyemeyecek, bir köpeğin başını okşayamayacak olmamdı.
bir erkeğin şefkatinden, güveninden çok küçükken koparıldım ben.
elini her tuttuğuma güvenmek istedim.
hepsinin gözlerinde şefkati aradım.
bir türlü aynısını bulamadım...
babasız büyüyen kızlar böyledir adam...
onlara bir tutam şefkat vermen gerekir, her gün belli dozda.
elini tutman gerekir yürürken,
bazen sarılman sıkıca.
o herkesten önce koparılmıştır çünkü en çok sevdiği erkeğin ellerinden.
babasız büyüyen kızlar zordur adam...
üstesinden gelemeyeceksen hiç yaklaşma.
hemen bağlanıverir,
göklere çıkartır seni.
sevmek ister, çok sevilmek ister.
çok küçükken kaybetmiştir,
alelade bir oyuncak gibi değil...
işte bu yüzden korkar kaybetmekten,
başka gözlerden sakınmak ister, yerine koyduğu adam gibi olmayacağını bilmek ister...
babasız büyüyen kızlar hep eksiktir adam...
onların hem babası, hem sevgilisi olman gerekir.
yapamayacaksan hiç yaklaşma...
yapamayacaksan 'bir de sen çıkma' adam...
30 Ocak 2013 Çarşamba
ah..
yeşerip bir
sarmaşık olmak istiyorum,
sana sıkı sıkı sarılabilmek,
sırıl sıklam aşık,
sarıldıkça büyüyen,
büyüdükçe yeşeren bir
sarm-aşık...
ben sen olayım,
sen bende kaybol istiyorum.
enkaz bile olsak,
ayıramasınlar,
ayıklayamasınlar,
koparamasınlar...
hiç istemediğim kadar,
bir seni isteyeyim istiyorum...
yeşerip bir
sarmaşık olmak istiyorum,
sana sıkı sıkı sarılabilmek,
sırıl sıklam aşık,
sarıldıkça büyüyen,
büyüdükçe yeşeren bir
sarm-aşık...
ben sen olayım,
sen bende kaybol istiyorum.
enkaz bile olsak,
ayıramasınlar,
ayıklayamasınlar,
koparamasınlar...
hiç istemediğim kadar,
bir seni isteyeyim istiyorum...
28 Ocak 2013 Pazartesi
sadece mektup...
Birbirimizin boşluklarını mı dolduruyoruz yoksa bir şeyler mi filizleniyor, anlayamıyorum bir türlü arka bahçemizde. Tamam, doldurabildiğimiz boşluklardan memnunuz, ama bu mu istediğimiz acaba?
Unutuyor muyuz acaba, sevişirken sevmeyi biz?
Hissettirebiliyor muyuz sevdiğimizi.
Gerçekten seviyor muyuz ya da?
Mutsuzken ağlamak o kadar basit ki artık. Vücudum ters tepkimelere giriyor.
Bazen, ufacık bir lafla, sevgi açlığımı dolduran küçücük bir cümleyle, o kadar mutlu oluyorum ki. Oturup ağlayasım geliyor. Başını göğsüne gömüp, salya sümük çocuk gibi ağlamak istiyorum.
"Ben ne zamandır sevilmiyordum..." diye itiraf edebileyim istiyorum...
Ama bilemiyorum, artık emin olamıyorum, belki hastayım, belki tamamen parçalanmış bir haldeyim...
Sevilmek nasıl oluyordu, hatırlayamıyorum...
"Özledim" dediğinde, neyi özlediğinden emin olamıyorum. "Ben de özledim be adam..." diyemiyorum. Ben senin kokunu özlüyorum, ellerini, dudaklarını, yanıbaşımda oturmanı, mutfakta çay yaparken yanıma gelmeni beklediğimdeki heyecanımı, bile özlüyorum...
Sen neyi özlüyorsun, bilmiyorum...
Sevmeye korkuyorum.
İçimde adeta zincirlenmiş bir duygu, gittikçe büyüyor, gittikçe zaptedilemez hale geliyor.
Sevsem, öyle çok seveceğim ki.
Kaçıracağım, korkutacağım diye, korkuyorum...
Sonsuz sevgi var mı, bilmiyorum...
Herkes gidiyor mu?
Gidiyor... bunu biliyorum...
Sonsuz sevgiye, umut besleyen biri olarak
sevişmek kadar sevmek de olsun istiyorum...
En çok onu hatırlayamıyorum...
Unutuyor muyuz acaba, sevişirken sevmeyi biz?
Hissettirebiliyor muyuz sevdiğimizi.
Gerçekten seviyor muyuz ya da?
Mutsuzken ağlamak o kadar basit ki artık. Vücudum ters tepkimelere giriyor.
Bazen, ufacık bir lafla, sevgi açlığımı dolduran küçücük bir cümleyle, o kadar mutlu oluyorum ki. Oturup ağlayasım geliyor. Başını göğsüne gömüp, salya sümük çocuk gibi ağlamak istiyorum.
"Ben ne zamandır sevilmiyordum..." diye itiraf edebileyim istiyorum...
Ama bilemiyorum, artık emin olamıyorum, belki hastayım, belki tamamen parçalanmış bir haldeyim...
Sevilmek nasıl oluyordu, hatırlayamıyorum...
"Özledim" dediğinde, neyi özlediğinden emin olamıyorum. "Ben de özledim be adam..." diyemiyorum. Ben senin kokunu özlüyorum, ellerini, dudaklarını, yanıbaşımda oturmanı, mutfakta çay yaparken yanıma gelmeni beklediğimdeki heyecanımı, bile özlüyorum...
Sen neyi özlüyorsun, bilmiyorum...
Sevmeye korkuyorum.
İçimde adeta zincirlenmiş bir duygu, gittikçe büyüyor, gittikçe zaptedilemez hale geliyor.
Sevsem, öyle çok seveceğim ki.
Kaçıracağım, korkutacağım diye, korkuyorum...
Sonsuz sevgi var mı, bilmiyorum...
Herkes gidiyor mu?
Gidiyor... bunu biliyorum...
Sonsuz sevgiye, umut besleyen biri olarak
sevişmek kadar sevmek de olsun istiyorum...
En çok onu hatırlayamıyorum...
19 Ocak 2013 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)