28 Şubat 2012 Salı

istemsizce uyu(tul)mak.. 
tüm gün 
uyumak.. 
yaşadığının bilincinde ve farkında olamadan.. 
susayıp, bir türlü gözlerini açamadan,
kolunu kıpırdatamadan
sesini çıkaramadan..
aslında ölmek değil mi bu,
bir bakıma?.. 
ruhun zincirlenip,
işkence görmesi değil mi aslında?.. 

***

bir mum gibi eriyip giderken gözlerimden ruhum,
sen hangi kahkahaların arkasına sığınıp
yeniden doğuyorsun,
inan,
sikimde bile değil...

***

25 Şubat 2012 Cumartesi

çok uykum var..
alkolsüzüm..
gecenin içindeyim..
tek başımayım..
bir takım adamların sesleri ve melodileri yankılanıyor.. onlar da olmasa...
tek isteğim göğsüne yatıp uyumak, seni severek
senin bana okuduğun şiiri dinleyip sesin kulağımda yankılanmaya devam ederken "sen"li rüyalara dalmak
tek isteğim..
her şey
çok
saçma 
sapan... 

23 Şubat 2012 Perşembe

 Bazen tek ihtiyacımız olan, birazcık ilgi belki de.. 
Birazcık yahu..
Azıcık..
 Bir "günaydın"..
 Bir "nasılsın?".. 
Olmayınca olmuyor fakat,
çok zormuş gibi...

21 Şubat 2012 Salı


Randomize
  • Eğer bir gün evlenirsem, bu yalnızca sütyenimin kopçasını açmaya üşendiğim için olacak.. Ya da masturbasyondan sıkıldığım için. Ya da tamamen köpek gibi aşık olduğum için. Sonuncusuna pek ihtimal vermiyorum.. 
  • Yanı sıra brother / sister  muhabbetimiz olan bir adamla evlenmek istiyorum. O kadar deli gibi eğleniyoruz ki, ömrümün sonuna kadar eğlenebilirim anlamına geliyor bu. 
  • Verdiğim sözleri tutmakla ilgili problemim var. Dün "Budweiser var içer misin?" sorusuna hayır diyemedim çünkü Çek biralarını acayip seviyorum! İçtiğim her yudumda bir gariplik hissedip son yuduma kadar gelince şişenin üzerini incelemeye başladım ve "Alkolsüz" yazısı ile karşılaştım. Sonra deli gibi güldük, hayat beni göt etmiş oldu o an. 
  • Çok uzun zamandır yalan söylemiyorum. En fazla bir şeyler saklıyorum fakat yalan söylemeyi unuttum resmen. Bir şeyler saklamaktan da vazgeçersem ne kadar mükemmel bir insan olacağım ben. 
  • Komplekslinin önde gideniyim ama bunu o kadar güzel çaktırmıyorum ki millet özgüvenden geberiyorum sanıyor. 
  • Brokoliyi gerçekten seviyorum. 
  • Salağa yatmayı çok seviyorum. 
  • İnsanlarla minimum iletişim kurduğum bir haftanın sonunda kendimi çok iyi hissediyorum.
  • Megaloman değilim, sadece çoğundan daha zekiyim. 
  • Şimdiye kadar, kadına kadın gibi davranmayı bilen tek bir erkekle karşılaştım, o da bok varmış gibi seneler önce evlenmiş. Delirmemek işten bile değil..
  • Uyumaktan nefret ediyorum. 
  • Yaratıcı küfürleri seviyorum. 
  • Normalde hiç küfür etmiyorum. Bir kadına asla yakıştıramıyorum. 
  • Sigara içen kadınlar kadar itici görünen çok az şey var. 
  • Hastayım dediğimde siklemeyen bir insanın hayatımda olma ihtimali sıfırdan az.
  • Uyuyamıyorum...
(saçma sapan itiraflar matinesi, kapanış)

19 Şubat 2012 Pazar

hello, is this heaven calling?
 hello, is somebody there? 
"
Şu sıralar, ruhumu besleyen yegane şey olan müziğe, hiç zaman ayıramıyorum.. Bundan ve bunu doğuran nedenlerden nefret ediyorum.. Elimden bir şey gelmiyor, bu da başka bir acınası nokta..
En azından dinleyebiliyorum, dinleyemediğimde mırıldanabiliyorum, mırıldanmadığımda kafamın içerisinde sürekli bir melodi, müzik dolaşıyor..
Biri bana, "bu senin lanetin" demişti ki,
ben ona sadece "defol git" demek istemiştim..
Her neyse...
Bazı müzikler var ki, onların karşımızda gözle görülebilir bir varlık oluşturduğunu, sonrasında o bulanıklık ile ellerini göğsümüze doğru uzatıp, ruhumuzu çaldığını görebiliyoruz / görebiliyorum...
Nasıl yaptıklarını anlayamıyor ve anlamlandıramıyorum.. Ama görebiliyorum, soyut bir halden çıkıp müziğin somut halde ruhuma dadandığını yaşayabiliyorum.. Bu bir sorun değil.. bir bahşedilmişlik benim için..
Şu dakika bile, kulaklarımda yankılanıp ruhumu göklere çıkartıyor, karanlığın sokaklarında gezdiriyor, gizemin çarpıcı nefesini hissedebilmemi sağlıyor..
Şu dakika,
Alphaville - Victory of Love çınlıyor kulaklarımda..
Zamanının çok ötesinde olması bir yana, hangi zamanda yankılanırsa yankılansın, uzayın boşluğuna fırlatıveriyor insanı, gözlerini kapattığında..
Şarkıda da geçiyor ya,
"she's closing her eyes, then she takes me away" aynen öyle işte...
Herneyse, zaten ben de
waiting for a change in the weather
               i'm waiting for a shift in the air "

Ben, kendimi bekliyorum.. Kimse, beni beklemiyor ve ben, kendimden başka kimseyi bekleyemiyorum..
Yalnızca, biraz hava değişikliği bekliyorum..
Şu çimenlerle ilgili takıntımdan bahsetmiş miydim?
Bahsetmek istemiyorum...

counting...
 I count every second "

16 Şubat 2012 Perşembe

"hayatımız boyunca bizi bunaltan insanlara ''bi siktir git!'' diyemediğimiz için psikolojimiz bozuldu, ruh hastası olduk çıktık"

Haddinden fazla doğru...

....


Bazen, sadece "birini" özlemiyorsun.. Geçirdiğin koca bir yılı özlüyorsun mesela.. Ya da "yılları". Ya da "günleri".. Ya da, sadece o konserde geçirdiğin "saatleri" özleyebiliyorsun... Aslında hepsini gömüyorsun farklı yerlere.. Bir tanesini, bir semte gömüyorsun. Bir tanesini, babana, bir tanesini o pastanenin en kuytu köşesine gömüyorsun, farketmesinler diye.. Bir tanesini küçükken en yakın arkadaşın olan o kıza gömüyorsun, gidip bulamayacaksın muhtemelen, biraz ümidi kesiyorsun ondan... Bir tanesini ise, bir adama gömüyorsun. "Şimdi gitti ama, tekrar gelecektir, biliyorum.." diyorsun. Gerçekten çok inanırsam olur diye düşünüp, çok inanıyorsun, o kadar çok inanıyorsun ki o telefon bir gün çalacak, o kapıdan bir gün içeri girecek, o mesaj bir gün gelecek, çok iyi biliyorsun...
O kadar inanıyorsun ki..
O gün geliyor..
Dudaklarında özlemle, gözlerinde ışıltı ile geliyor o gün.. "Ben neden ağlıyorum şimdi?" diye düşünüyorsun saçma sapan.. Neden ağlıyorsun? Öyle ya, mutluluktan ağlamayı sadece türk filmlerinden biliyordun, daha önce başına gelmemişti hiç...
Hem ağlayıp hem gülerek saatlerce konuşup, günlerce arıyorsun. Hayaller kurup, birlikte şarkılar söylüyorsun.. Arada kilometreler var ama zor değil diyorsun hiçbir şey, "sayılı gün" çabuk geçer biliyorsun...
Sonra o gün geliyor. Çocukluğunu, masumluğunu, "kız"lığını, narinliğini kalbine gömdüğün o adam beliriveriyor karşında.. Yine o kalbi istiyorsun, hem o adama, hem sakladıklarına kavuşabilmek istiyorsun, hepsinden önce bir an önce atlayıp sarılmak istiyorsun boynuna..
Sarılıyorsun, duruyorsun, bakıyorsun, konuşuyorsun, dinliyorsun, konuşuyorsun...
Yolunda gitmeyen bir şeyler var...
Sakladığın hiçbir şeyin yerinde olmadığını, orada olmadığını görüyorsun..
Sana sarılıp uyumak en büyük mutluluğu olan o adamın çoktan çekip gitmiş olduğunu görüyorsun.. Çocukluğunu, masumluğunu, narinliğini öldürmüş, onlara ihtiyacı kalmamış, gözünü kırpmadan hepsini paramparça etmiş, farkına varıyorsun...
Tek ihtiyacı olan, iki bacağının arası olmuş, şevkatten, düşünceden uzak ağzından etrafa saçtığı kelimeleri izliyorsun yalnızca..
Gerisi...
Büyük bir boşluk...
Kocaman bir karanlık...
Durmaksızın kaçma, koşma isteği...
Kaçıyorsun, gözyaşlarını saklayarak uzaklaşıyorsun, istemiyorsun, tiksiniyorsun, itiyorsun, tahammül edemiyorsun...
"Bu muymuş yani?"... diye soruyorsun ama kime?
"Bu muymuş siktiğimin büyümesi, olgunlaşması?"
Belki bir gün yeniden büyütürüm o çocuğu diye, tohumlar ekiyorsun kalbine.. Herkes sana nasıl bu kadar kötü olabildiğini sorarken "beyninizi sikeyim sizin" diye düşünüyorsun sadece "anlatsam anlayacak mısınız?"...
Anlamayacaksınız...
Zaten dinlemeyeceksiniz..
Umursamayacaksınız...

14 Şubat 2012 Salı

Bugün ben bir kedi oldum... Kaloriferin hemen yanında bütün gün uyuyup, rüyamda çimlere uzanarak mutluluk numarası yaptım.
Bugün ben biraz mutlu oldum..
"Çiçek bence en saçma hediye!" cümlemi unutmamış bir dosttan gelen çiçek bahçesi tablosuna hayran kalıp, mutlu oldum...
Biraz müzik ile ruhumu sevindirdim...
Bugün ben, bütün gün uyu(tul)dum..

...

"Alkol almadan 1 ay geçer mi yahu?" - kahkaha attım..
Geçecekmiş.. Peki..
"Bari bir tane köpek olsaydı şu bahçede?"
-Hadi uyu sen biraz...

...

Yaz çok güzel geçecek diye düşünüyorum.. Galiba bunu uyurken düşündüm. İçimde güzel bir umut hissi var. "Umut" kelimesinden nefret ediyorum nedense, salak bir Polyanna gibi hissediyorum o zaman..
Ama ben bu yaz yine fıskiyelerin altına girip çimlere uzanmak istiyorum.. Caddebostan'da sandalla açılalım istiyorum yine.. Yanımda "Bırak o köpeği artıık" diyen biri olmasın istiyorum.. Bağıra bağıra şarkı söylemek istiyorum.. Hatta sanırım, ben bu yaz uçurtma da uçuracağım. Bir de artık çok özlediğim patenlerime kavuşursam! Daha ne kadar mutlu olabilirim ki?

...

Durum sadece birden fazla parçaya bölünmüş bir zihin değil bence. Kötü olamayacak kadar iyi olmanın getirdiği kararsızlık.. Yanı sıra, film izlerken bile kötünün karizmasına hayran kalıp, bir yandan da iyinin kazanmasını içten içe isteyip, tamamen başka bir yandan da o hayran kaldığım kötüye zarar gelmesin istiyorum.. *üf bu ne yahu?*


...

Yani aslında ben sakince durup, bir köpeğin başını okşamaya vakit ayırabilecek herkesi sevebilirmişim gibi geliyor bazen...
Bazen ise, odamın kapısından biri girse ve çok değer verdiğim kılıçlarımdan bir tanesi ile onu oracıkta öldürüp hiç ceza almasam diye düşünüyorum...

...

Neyse, sanırım kedi olmanın tadını çıkarmalıyım bu gece...

***

12 Şubat 2012 Pazar

iş bu entry (bi dakka, o sözlükte oluyordu), yazı, sarhoş bir zihnin döküntüleridir. 
kendisi çıplak ve üşüyor. 
aynı zamanda, gözleri yarı kapalı, kapanmak için yalvarıyor.
biraz daha üşüyor... 


Bilmiyorum bok mu vardı, mükemmel bir özgüvenle evden çıkarken.. Arkadaşın mı fuckbuddy'n mi olmak istediğini bir türlü anlayamadığın, arkadaş olmak istediğin o herifle buluşur iken. Sonra eski sevgilinin çaldığı mekana gidip, biraz elinden tutup, yer bulamayıp, tekrar sokaklara dökülür iken...
Bilmiyorum, bok mu vardı o çok sevdiğin grubun vokalini yatağa atmak isteyip, itiraf edemezken.. Alkolleri, elinden geldiği kadar karıştırır iken, ne bileyim. Salak mısın sen?..
Onbeş kere önünden geçtiğin o herif hariç herkes seni farkederken, hangi küfürleri ettin acaba, hatırlıyor musun?
Hatırlama..
Bilmiyorum, bok mu vardı gidip eski eski eski erkek arkadaşının arka masasını seçerken, oturmak için. Sigaraya da başlamış götoş. Ben bıraktırmamış mıydım? Neyse, ölsen heralde ağlamam zaten...
Bilmiyorum bok mu vardı o çok eskilerden herif arkandan bağırırken, sen duymazdan gelirken.. Sonra bir kez de gözgöze gelip, pişman olman mı lazımdı? Sonra gidip yanına oturman, onlarca şirinlik yapman mı gerekiyordu  ki?...
Bilmiyorum, çıkarken telefonunu vermen lazım mıydı? -E istedi ama... İstediyse verirsin, başka çare yok...
Bilmiyorum..
Hem sarhoşum
hem üşüyorum...
uyumak da istiyorum..
uyuyamayacağımı biliyorum...
O değil de, ben her şeyden çok, yalnız kalmak istiyorum...

10 Şubat 2012 Cuma

Sanki bir kar küresinin içindeyim...
Keşke bir kar küresinin içinde olsam... 


...


Nietzsche ile bir sohbete dalmak üzereydik... Sıcak bir şeyler içiyorduk. Benim bunalmış halim dikkatini çekiyor gibiydi. Bu konuda konuşmak istemiyordum...
"Senden sonra bir 'üstinsan' daha uğramadı buralara" dedim..
21. yüzyılda zor olduğunu söylüyordu.. Bence de zor. Ama neden?...


Tam o sırada Freud dikkatimizi dağıttı.. 
"Sahi, 'üstinsan' nasıl sevişir?"
Ne bileyim.. Hiç düşünmedim.. Sahi?...
Şuan düşünmek de istemiyorum sanki... 


Bach ile sıcak bir şeyler içmek istiyorum. "Nasıl yazdın?" diye sormak istiyorum ona. "Haydi itiraf et, Toccata'da hangi ilahi eller var?" Gülümsüyor.. "Bana ruhunu ver," diyorum.. "senin ruhuna ihtiyacım var!" Saçlarımı okşuyor... 


Chopin ile romantik bir akşam yemeği yiyelim istiyorum. Dışarıda yağmur tüm şiddeti ile yağarken piyanosundan melodiler dökülsün ve doymak bilmeyen ruhum biraz olsun yatışsın.. "Olur.." diyor. Tam bir romantik! 


Parmaklarında 'la minör' ile, Mahler yanaşıyor yanıma. Hiç karşı koyamadım. Karşı koyamıyorum ona.. 
Hayatımı karartsa, tecavüz etse ruhuma, asla karşı koyamam.. 
"Bunu yapmamız gerek.." diyor..
"Peki!" diyorum Mahler.. "Peki!.. Fakat enlemesine kes, yoksa sıçarım! Boylamasına değil.."
Bir şarap kadehi ile beni susturuyor çabucak. 
Canım yanmıyor.. Hiç yanmazdı zaten.. 


Acaba Mozart ve Jacqueline sevişmişler midir?


Keşke onların küçük kızı olsaydım.. 


Yine aynı olurdum sanki?


Jacqueline de tam bir ruh hastası idi.. 


Beethoven beni dövse keşke...

***

9 Şubat 2012 Perşembe

 bir gün ölürsem
hiç istemeden
beni bir ağacın altına
-ama denizi de görsün-
bırakın...  

***

Bazen 
                   sana o kadar ihtiyacım oluyor ki...                     
  Zihnimin 
en köşelerine dahi
Ulaşman, 
                                        Aydınlatman,                                        Yenilemen, 
Tazelemen için... 
O kadar yalvarmak istiyorum ki... 

Aiya Eärendil elenion ancalima..
Uyandır artık beni...

***

8 Şubat 2012 Çarşamba

Hadi ben akşam yemeği hazırlayayım!
-Gözyaşlarım olmasın içinde.

Üzerine bir de tatlı yapayım!
-Burnundaki kremayı yalamak için sadece.. Bakayım, dudağına da bulaşmış. Yoksa, dilinde de mi var?

Hadi bu gece gidelim buralardan.. Tam da bu gece. Beni duymadığın, huzurla uyuduğun bu gece. Her şey için geç olan bu gece. Şarap kadehimi benden esirgeyen bu lanet gece...

Hadi deli gibi gülelim.. Sonra biraz sevişelim.. Bir film izleyelim.. Hepsi bu gece olsun. Bu gece tam '365 gün' olsun.. Bari bir tanesi, benimle olsun...

...

Kafiyenize sokayım! Hep ben sizle akıllıyım, bir kere de sen delir benimle...
Korkma tamam.
İstesem de yanaşamam.

...

Bir kadeh viski, yarım şişeyi bulsaydı, ağzıma da sıçsaydı bu gece. Sırf sen mutlu ol diye, akıtsaydı gözlerimden yaşları. Sen götüne kına yak diye. Mutlu ol diye. Bencil bir pezevenk olabil diye.
Viskiyi de siksinler, ben sikemiyorum...

...

Kollarımda ölürken sen, bir şey yapamadım ya... O an sıçtı ağzıma hayat.. Babam değil, annem değil, o eski bilekleri kanayan 'ben' değil. Tanrı değilim ya.. Hayat götümden sikti beni o an!
Son kez bağırdın ya... Ağzına sıçayım dünya.. "Neden böyle oldu?"... Binlerce kez kime sordum bu soruyu ben biliyor musun, çığlık çığlığa? O götü boklu tanrınıza.. Sonra dedim ki; "daha sert koy! acımadı!".. Çünkü hepimizin içinde küçük bir orospu çocuğu saklı. Acımıyor!
Kızma tamam, sende saklı değil.. Bende, belki...

...

Hadi bir vodka - burn yapalım! 'Tek gecelik' alkolik olalım.. Ama söyleme kimseye, ay'a çıkacağımızı bu gece.. Gece siyah, değişken, soğuk, ben siyah, sen değişken, ikimiz; sıcak...

Hadi bir masal anlat da uyuyayım...

Hadi bir şiir oku be artık bana...

Dünyadaki "en mutlu" olayım...

...
Farkettim de;

  • Kendime benzeyen insanları sevemiyorum... 
  • Tolkien'dan uzaklaşmak, bir uçuruma yavaş yavaş yaklaşmak gibi.. (Biri kitaplarımı getirse!)
  • Coca cola bağımlısıyım.
  • Kendimle hiç barışamadım aslında..
  • Aldatmayı sevmiyorum. Yalnızca; onlar benim ağzıma sıçmadan, ben onların ağzına sıçmak istiyorum.
  • Müziksiz geçireceğim 1 ayın sonunda öleceğimi düşünüyorum. 
  • Kendimden daha az zeki insanlardan tavsiye almayı sevmiyorum, hatta nefret ediyorum. 
  • Dayak yemek istiyorum. 
  • Kahve bağımlısıyım.
  • Alkol bağımlısı değilim. 
  • Erkek olsam 21. yüzyıl'ın Hitler'i ben olurdum. 
  • Ara sıra insan doğradığımı hayal ediyorum. 
  • Tüm insanlar ölecekse, tüm insanlar ölsün istiyorum... 
-

7 Şubat 2012 Salı

Laurelin; ki altın ağaç..
Ben ki; gümüş severim...
Neden Laurelin?
Aramak istediğim için mi, gümüş'ü?..
Telperion'u yaşamak için mi?...